SAYIN VELİMİZ :
Gelişen ve değişen dünyamızda artık teknolojinin hayatımızdaki yeri oldukça geniş yer kaplıyor. Özellikle pandemi sürecinin hayatımıza getirdiği köklü değişikliklerle teknolojik aletler ve sosyal medya kullanımı oldukça arttı. Teknolojinin artık hayatımızın her alanında yer almasıyla günlük hayatımızı oldukça kolaylaştırdığını da inkar edemeyiz. Bir tıkla dünyanın bir ucuna bağlanabilmek, dilediğimiz an istediğimiz bilgiye ulaşabilmek veya çevrimiçi bir çok işi aynı anda bitirebilmek teknolojinin şüphesiz bize sunduğu en güzel olanaklardan.
We Are Social araştırma şirketinin 2021 Dijital kullanım raporuna göre Dünya internet kullanımı 6 saat 54 dakika iken bu durum Türkiyede 7 saat 57 dakika ile dünya ortalamasının üstündedir. Yine aynı araştırmada Türkiye nüfusunun %70.8 i sosyal medya kullanıcısı iken sosyal medyada geçilen süre ise günlük 2 saat 57 dakika olarak bulunmuştur. Yapılan araştırmalara bakıldığında günümüzün neredeyse tamamına yakınını teknoloji ve sosyal medyayla iç içe geçirdiğimizin gösteriyor. Bu doğrultuda teknolojinin hayatımızla iç içe olması teknolojinin bize sunduğu güzel olanakların yanında bazı problemleri de yanında getiriyor.
Zamanla artan teknoloji kullanımı her yeni nesilde çok daha yaygın görülüyor. Bu durum ebeveynlerin çocuklarının gelişimi, sağlığı, akademik performansları gibi konular hakkında endişelerinin artmasına sebep oluyor. Gallup araştırma şirketinin 2017 yılında 1200 aile ile yaptığı bir araştırmaya göre çocukları ekran bazlı oyunlarla üç saatten fazla zaman geçiren ebeveynler, ekran önünde daha az zaman geçiren çocukları olan ebeveynlere göre çok daha endişeliler. Ebeveynlerin %67’si çocuklarının stres düzeyinden, %38’i çocuklarının akademik performansının etkilenmesinden, %70’i çocuklarının diğer çocuklarla iyi geçinme becerilerinin gelişimden endişe ediyor.
Teknolojinin Çocuk Üzerine Etkisi:
Teknoloji, sanal bir alan yaratır. Gününün çoğunu sanal bir ortamda, gerçek kişilerin olmadığı yerde geçiren çocuklar zamanla gerçek dünyadan kopma riskiyle karşı karşıyadır. Gerçek dünya ile arasına set koyan çocuklar, sosyal bir ortama girdiğinde bocalamaya başlayabilir. Kendilerine yarattıkları sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki farklar, çocukların üstesinden gelemeyeceği kadar anlaşılmaz olabilir. Bu yüzden çocuklar yalnızlaşmaya başlar.
4-12 yaş arasındaki çocuklar henüz oyun çağındadır. Ancak oyun çağını bilgisayar oyunları ile geçiren çocukların oyuncaklar ve arkadaşlıklarından haz da zamanla azalır. Ancak gelişimi düzgün tamamlamak için çocukların oyun çağını da sağlıklı biçimde tamamlamaları önemlidir. Bilgisayar oyunlarıyla fazla zaman geçiren çocuklar oyun döneminden erken çıkma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Sanal oyunlarda daha çok saldırganlık ve güç temaları yaygın. Yapılan araştırmalar, şiddet içerikli bilgisayar oyunları oynamanın saldırgan davranışlarda anlık artışlara yol açtığını gösteriyor.
Ayrıca şiddet içeren oyunları oynayan çocukların yaşıtlarına göre daha saldırgan olduğu da araştırmalar neticesinde ortaya çıkıyor. Bilgisayar oyunlarının içerisine fark edilmesi güç pek çok reklam yerleştiriliyor. Bu reklamlar genellikle “ürün konumlandırma” biçiminde oyunlara yerleştiriliyor. Bu da çocukları o ürünü alma konusunda heveslendiriyor. Ancak bu ürünlerden bazıları çocukların zihinsel ya da fiziksel sağlığını tehdit edebilir düzeyde olabiliyor.
Amerikan Psikoloji Derneğinin 2019’da yayımladığı Dijital Kılavuz: Çocuklar İçin Sağlıklı Teknoloji Kullanımının Desteklenmesi başlıklı yayında yaş grubu bazında önerilen ekran süreleri ve kullanımları aşağıdaki gibidir:
Sosyal Medya Kullanımı:
Sosyal medya kullanımına baktığımızda ise daha çok ergenlik döneminde kullanımı arttığını söyleyebiliriz. 2014te yapılan bir araştırmaya göre günümüzde ergenlerin %90ı günlerin çok büyük bir kısmını sosyal medyada aktif olarak geçirmektedir. Çok farklı sayıda sosyal medya platformu kullanmaktadırlar. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) günlük 6 saatten daha uzun çevrimiçi platformlarda vakit geçiren öğrencilerin aşırı derecede internet kullandıklarına dair ebeveynleri uyarıyor. Sınava giren öğrenciler üzerinde 2017 yılında yapılmış bir araştırma ise öğrencilerin %26’sının bu kategoriye girdiğini belirtiyor. Aynı zamanda aşırı derecede internet kullanan bu öğrencilerde özgüven ve iyi hissetme durumlarının belirgin bir şekilde düşmeye başladığı görülüyor.
Bu sosyal medya platformları arasında ise en yaygın olarak bildiğimiz Instagram, Snapchat ve Tiktok yer almaktadır. Gençler arasında ise bu platformlardaki oluşturdukları profillerde düzenli olarak paylaşım yapmaları akranları ile sürekli iletişimde kalmanın bir yolu olarak görülmektedir. Sosyal medya platformlarında bulunan paylaşım, beğeni, tepki butonları çocukların ödül aldıklarında beynin uyarılan bölümünün aynı şekilde uyarılmasına sebep oluyor. Bu butonların ön plana çıktığı sosyal medya platformlarında çocukların öz saygısı da aldıkları beğeni,yorum ve tepkiye bağlı olarak şekillenebiliyor. Bununla beraber uzun vadede bu sosyal medya platformları ödül mekanizması sebebiyle çocuk ve ergenlerde daha fazla kullanma eğilimi yaratıyor.
Özellikle sosyal medya platformlarındaki ‘like’ olarak bilinen beğeni alma durumu ise ergenler arasında akranları arasında sosyal onay alma olarak değerlendiriliyor. Bu durumun bize gösterdiği olumsuz yönü ise akranları tarafından onay alma ihtiyacıyla yaptıkları davranışlar sonuncunda zorba davranışlara maruz kalma olarak karşımıza çıkıyor. Bu zorba davranışlar sosyal medyada engellemek, linç etmek, hakaret, izinsiz fotoğraf paylaşma gibi kötü sonuçlara yol açıyor.
Sosyal medyanın gençler üzerinde yarattığı bir diğer olumsuz durum ise olumsuz beden algısı. Olumsuz beden algısı; kendi vücudunu beğenmeme, yüzünde ve vücudundaki izlerle oynama veya yeme alışkanlıklarını değiştirerek gerçekçi olmayan bir beden formuna sahip olmayı arzulama olarak karşımıza çıkıyor.
Bununla beraber sosyal medya etkili ve bilinçli kullanıldığında öğrencilerin hayatında olumlu değişimlere de sebep olabiliyor. Sosyal medya ergenlik çağındaki çocuğun kendini ifade etmesine daha çok olanak verir, başkalarına destek olabilme imkanı sağlar, başkalarını anlama ve saygı göstermek için fırsat yaratır, ve en önemlisi bilgi paylaşımı kolaylaşır. YouTube gibi içerik temelli sosyal medya platformları çocukların bir çok farklı alanda kolayca bilgi edinmesini, başarılı insanların deneyimlerin ilham alarak kendi hayatlarını şekillendirmelerine imkan sunuyor. Ancak bu platformlarda çocukların yaşına uygun olmayan, gerçek olmayan haberler üzerine kurulu, kötü örnek oluşturabilecek içerikler de mevcut. Bu sebeple çocuğunuzun kimi takip ettiğini ve kimi izlediğini bilme görevi ebeveynlere düşüyor.
UNICEF’in 2017 yılında yayımladığı Dünya Çocuklarının Durumu: Dijital Dünyada Çocuk adlı raporda çocukların çevrim içi ortamda karşı karşıya kaldığı riskler üç kategoride ele alınmaktadır: İçerik riskleri, iletişim riskleri ve davranış riskleri.
İçerik riskleri, çocukların istenmeyen ve uygunsuz içeriklere maruz kaldığı durumları kapsamaktadır. Çocukların internette pornografik ve şiddet unsuru içeren videolarla/resimlerle, sağlıksız veya tehlikeli davranışları savunan web siteleri ile karşılaşması tehlike oluşturmaktadır.
İletişim riskleri çocukların yetişkinlerle fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik istismarına yol açacak risk faktörlerini içermektedir.
Davranış riskleri ise çocukların riskli içeriğe veya iletişime katkıda bulunacak şekilde davrandığı durumları kapsamaktadır. Çocukların diğer çocuklar hakkında nefret uyandıran materyaller üretmesi, yayımlaması veya dağıtması bu kapsama girmektedir. Tüm bu risk unsurları göz önünde bulundurulduğunda çocukların çevrim içi ortamlarda güvende olmasını sağlayacak bilgi ve becerilerle donatılması önemlidir. Bu bilgi ve beceriler arasında içerik oluşturma ve paylaşım yapmadaki risklerin kavranması, çevrim içi gizliliğin ve kişisel verilerin nasıl korunacağının öğrenilmesi, çevrim içi hoşgörü ve empati becerilerinin geliştirmesi vb. yer almaktadır.
Oyun :
Çocuklar bir filmin ya da bir bilgisayar oyununun içine girdiğinde, zihinsel olarak başka bir dünyada gibi hissedebiliyor. Ekrandaki ışıklar, sesler ve görüntülerin ritmi beyni bir akışın içine dahil ediyor. Bu durum aslında hipnotik sayılabilecek bir etki yaratıyor. Bu akış, oyundaki ödül mekanizmaları, sosyal grup (oyun çevrimiçi olarak arkadaşlarıyla oynadığı bir oyunsa) çocuğa kendini iyi hissettiriyor ve durumun değişmesini istemiyor. Aslında bu mekanizma sadece çocuklara özgü bir mekanizma değildir. Yetişkinler için de televizyon izlemek, telefonla ilgilenmek, oyun oynamak gibi ekranla yapılan bütün süreçlerde de çocuklardaki gibi deneyimlenir. Fakat yetişkinler bu içsel süreci çocuklara oranla daha rahat yönlendirebilir ve kontrol edebilir.
Oyun kapandığı zaman çocukların verdiği şok tepkileri, karşı gelme davranışları, öfkeli tutumlar sebebiyle sosyal medya ya da televizyona oranla oyun bağımlılığı ebeveynlerde çok daha fazla endişe uyandıran bir durumdur. Dünya Sağlık Örgütüne göre oyun oynama davranışı ile ilgili sağlık sorunları sadece oyun oynama bozukluğunun kendisi ile sınırlı değildir. Oyun oynama bozukluğuna eşlik eden yetersiz fiziksel aktivite, sağlıksız beslenme, görme ve işitme problemleri; kas/iskelet problemleri, depresyon, sinirlilik, öfke ve can sıkıntısı gibi birçok probleme yol açabiliyor.
Dünya Sağlık Örgütüne göre (ICD 11) Oyun Oynama Bozukluğu şu özelliklerle tanımlanmaktadır:
Belirtilen özellikler hem çevrim içi (internet üzerinden) hem de çevrim dışı oyun oynama davranışlarına bağlı olarak ortaya çıkabilmekte; kişisel, sosyal, ailevi, eğitimsel, mesleki ve diğer yaşamsal alanlarda dikkat çekici bazı bozulmalara yol açabilmektedir. Bir kişide oyun oynama bozukluğunun varlığından söz edebilmek için bahsi geçen davranışların sürekli ve yineleyici olması ve kişide en az 12 ay boyunca gözlenmesi gerekmektedir. Ancak bahsi geçen belirtilerin tamamı görülüyorsa ve gözlenen belirtiler şiddetliyse oyun oynama bozukluğu tanısının konulması daha kısa sürede olabilmektedir.
Oyunun bağımlılık etkisinden çocukları korurken onları oyundan uzak tutmak da çocukların gelişimine zarar vermektedir. Sosyal medya gibi oyun bilinçli kullanıldığında çocuklar üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Yapılan araştırmalarda gerekli sıklıkta video oyunu oynayan çocukların bir süre sonra çok daha pratik düşünmeye başladığı (Kühn, 2011), uygulama yoluyla yeni beceriler edinmeye dayalı prosedürel öğrenme gibi süreçlerin arttığı (Pujol, 2016), bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) performansıyla ilgili uzamsal becerileri geliştirebildiği vurgulanmaktadır (Uttal, 2013).
YOUTUBE
İnternetin hızla yaygınlaşan bir diğer platformu ise YouTube olmaya başladı. YouTube gerek içerikleri gerekse kullanım süresinin çok fazla olmasında dolayı sosyal platformlar arasında kullanım konusunda oldukça ilgi görüyor. İçinde çok fazla video türü bulunduran youtube,içerik bakımından çok çeşitli bir yelpaze sunuyor. Ancak içerik sayısının çok olmasından ötürü bazı içerikler çocukların yaş seviyesine uygun olmayabiliyor. Ebeveynler olarak youtube kullanım konusunda bu platformda geçirilen süreden çok içerik kontrolü yaparak sağlıklı ve faydalı içeriklere erişim konusunda çocuğumuzu yönlendirmeliyiz.
Bir diğer nokta ise Vlog! Vloglar kişilerin günlük hayatlarını kayıt altına alıp bunları takipçileriyle paylaşmasına yönelik olan video içeriği İse Youtubeda en çok izlenme süresine sahip türlerden. Bu kadar çok izlenen vlogların güzel yanlarının yanında bir de olumsuz tarafı var. Vlog içerikleri bazen kişisel hayatı çok şeffaf yansıtıp kişilerin özel hayat gizliliklerini hiçe saymakta. Bu tür vlog videolarını paylaşan kişiler için de yeni bir meslek tannımı olmaya başlamakta. İnfuluencer! Evet çoğumuzun bu aralar çok sık duyduğumuz infuluencerlık son birkaç yılda özellikle gençler arasında popüler olmaya başladı. Değişen değerler ve bu meslek grubunun yaygınlaşmasıyla gençlerimizin mesleki kariyer hedefleri arasında infuluencerlık yavaş yavaş girmeye başladı.
PEKİ YA TÜM BUNLAR DOĞRULTUSUNDA BİLİNÇLİ TEKNOLOJİ KULLANIMI İÇİN NELER YAPMALIYIZ?
NE YAPMAMALI?
Çocukların ekranla zaman geçirdiği süre bittiğinde ebeveynlerin yaşadığı en büyük problem çocuğu ekranı kapatmaya ikna etmek olabiliyor. Fakat bu sistemi oturtturduktan sonra ekranı kavgasız kapatmak mümkündür.
İşin sırrı; köprü kurun!